Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bir hoş

  • 1 bir hoş

    ( fam) ( garip) seltsam; ( tuhaf) eigenartig

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bir hoş

  • 2 bir

    bir ein; Eins f; Artikel ein, eine; einzig (z.B. Gott); (nicht verschieden) gleich; gemeinsam (z.B. Kasse); nur allein ich, du; ein Mal; adv einmal; mal;
    bir araba eine Fuhre; fig eine Menge;
    bir araya zusammen;
    bir araya gelmek zusammenkommen;
    bir aşağı bir yukarı dolaşmak hin- und herspazieren;
    bir bakıma bei näherem Hinsehen;
    bir bir einer nach dem Anderen; eins nach dem Anderen;
    bir çift ein paar Worte;
    bir daha noch (ein)mal;
    bir de und auch; noch dazu; und da …; nun; mal nachsehen usw;
    bir defa (oder kere) nun (ein)mal; schließlich; erstens, vor allem;
    bir derece (oder dereceye kadar) bis zu einem (gewissen) Grad;
    -i bir etmek vereinen; vereinheitlichen;
    bir gelmek sich ausgleichen;
    bir gün eines Tages;
    -e bir hal olmak einen Unfall haben; nicht geheuer zumute sein D; sich seltsam aufführen;
    bir hoş seltsam, merkwürdig;
    bir içim su Mädchen bildhübsch;
    bir iki einige; ein- zweimal;
    bir iki derken im Handumdrehen;
    bir iyi(ce) gehörig, ordentlich;
    1 Nisan şakası Aprilscherz m;
    1 Mayıs Tag m der Arbeit;
    bir nice eine ganze Menge;
    bir numaralı Nummer eins, hervorragend;
    bir o kadar noch einmal so viel;
    bir olmak oder kalmak identisch sein; fam ganz hin (erschöpft) sein;
    bir örnek uniform, unisex; einheitlich;
    bir şeyler, bir şeyler und so weiter, und so weiter;
    bir türlü ein und derselbe;
    bir türlü olmuyor es klappt einfach nicht;
    yapsam bir türlü, yapmasam bir türlü ob ich es tue oder lasse, habe ich Nachteile;
    bir vakit damals; (der)einst;
    bir varmış bir yokmuş Märchen es war einmal;
    bir yastığa baş koymak Mann und Frau sein;
    bir yerde irgendwo, gewissermassen;
    bir yere getirmek ansammeln, konzentrieren;
    bir yığın eine Masse; viel (Zeit);
    bire bin katmak maßlos übertreiben;
    günün birinde eines schönen Tages;
    bir tuhaf bakıyor er sieht so seltsam herüber;
    gitmesiyle gelmesi bir oldu kaum war sie gegangen, als sie wieder kam

    Türkçe-Almanca sözlük > bir

  • 3 hoş

    "1. pleasant, nice, agreeable, pleasing, genial. 2. quaint, charmingly unconventional. 3. (used with bir) strange, odd, peculiar: O şarkıyı duyunca Durmuş´un yüzü bir hoş oldu. When he heard that song Durmuş got an odd look on his face. Midem bir hoş. My stomach feels funny. Avni´nin söylediklerine hiç aldırma; kafası bir hoştur. Don´t pay any attention to what Avni says; he´s touched in the head. 4. even if: Hoş, param da olsa almazdım. Even if I had the money I wouldn´t buy it. 5. anyway, anyhow: Hoş, bunu biliyordum. I knew this anyway. - bulduk! Thank you! (said in reply to a welcoming greeting). - geçinmek /la/ to get on well (with). - geldiniz! Welcome! (said to an arriving guest). -a gitmek to be pleasing, please. -una gitmek /ın/ to please. - görmek /ı/ to be tolerant of, overlook, condone. - karşılamak /ı/ to assent to, give one´s assent to. - tutmak /ı/ to be nice to, make (someone) feel welcome."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > hoş

  • 4 hoş

    I adj
    1) angenehm, behaglich
    \hoş bir sıcaklık eine behagliche Wärme
    dışarıda \hoş bir serinlik var es ist angenehm frisch draußen
    kulağa \hoş gelmek sich gut anhören, angenehm klingen
    2) \hoş bir renk eine ansprechende Farbe
    3) \hoş geldin(iz) ! — \hoş bulduk! (herzlich) willkommen! — danke schön!
    birine \hoş geldin(iz) demek jdn willkommen heißen
    4) \hoş görmek tolerieren, dulden
    5) bana göre hava \hoş ( fam) es ist mir (ganz) egal
    6) birinin bir şey \hoşuna gitmek jdm gefällt etw, etw behagt jdm
    bu \hoşuna gitmiyormuş gibi yapma! tu nicht so, als ob dir das nicht gefiele!
    tadı \hoşuma gitmedi es schmeckt mir nicht
    7) gönlünü \hoş etmek erbauen (-in)
    pek \hoş bir manzara değildi es war ein nicht gerade erbaulicher Anblick
    II interj ( bununla birlikte) dennoch

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > hoş

  • 5 hoş

    1.
    прия́тный, располага́ющий к себе́

    hoş bir ses — прия́тный го́лос

    2.
    вме́сте с тем, тем не ме́нее

    hoş, benim de evlenmeye pek niyetim yok — и у меня́, тем не ме́нее, нет твёрдого наме́рения жени́ться

    ••
    - hoş geldiniz!
    - hoşa gitmek
    - hoşuna gitmek
    - hoş görmek
    - hoş karşılamak
    - hoş tutmak

    Türkçe-rusça sözlük > hoş

  • 6 hoş

    хороший, приятный
    hoş bir ses - приятный голос
    hoş kelmek - быть приятным, доставлять удовольствие
    hoş keldiñ(iz)! - добро пожаловать!, милости просим!
    hatrım hoş - я доволен

    Крымскотатарский-русский словарь (латинский) > hoş

  • 7 hoş bir şekilde

    adv. nicely, agreeably, sweetly
    * * *
    pleasantly

    Turkish-English dictionary > hoş bir şekilde

  • 8 kötü bir şeyi hoş göstermeye çalışmak

    gild the pill

    Turkish-English dictionary > kötü bir şeyi hoş göstermeye çalışmak

  • 9 feel queer

    bir hos olmak

    English to Turkish dictionary > feel queer

  • 10 странно

    1) нареч. tuhaf (tuhaf); bir hoş

    он как-то стра́нно посмотре́л на меня́ — yüzüme bir tuhaf / bir hoş baktı

    2) безл., → сказ. tuhaftır

    стра́нно то, что... — işin tuhafı / garibi (şu ki),...

    стра́нно бы́ло ви́деть, как... —... görmek, insanın tuhafına gidiyordu

    мне э́то стра́нно — bunu tuhaf buluyorum

    ••

    стра́нно, но (э́то) факт! — garip ama gerçek işte!

    так и сказа́л? Стра́нно! — öyle dedi ha? Acayip!

    Русско-турецкий словарь > странно

  • 11 странный

    tuhaf, garip, acayip; antika ( чудной)

    о́чень стра́нный наря́д — alelacayip bir kıyafet

    стра́нный ты па́рень! — tuhaf çocuksun sen!

    ты како́й-то стра́нный сего́дня — senin bugün bir hoşluğun var

    како́е стра́нное живо́тное! — ne tuhaf hayvan!

    сосу́д стра́нной фо́рмы — acayip biçimli bir kap

    и что са́мое стра́нное,... — (işin) asıl tuhafı (şu ki),...

    он нашел э́ту иде́ю стра́нной — bu düşünceyi garipsedi

    э́то мне показа́лось стра́нным — bu, tuhafıma / acayibime gitti

    у него́ бы́ло како́е-то стра́нное и́мя — tuhaf / bir hoş adı vardı

    ••

    стра́нное де́ло,... — şaşılacak şey,...

    Русско-турецкий словарь > странный

  • 12 amusingly

    hos bir sekilde, eglendirici bir sekilde

    English to Turkish dictionary > amusingly

  • 13 nicely

    hos bir biçimde, iyi bir biçimde

    English to Turkish dictionary > nicely

  • 14 благоухать

    Русско-турецкий словарь > благоухать

  • 15 приятно

    hoş (bir şekilde), yahşı, eyi

    Русско-крымскотатарский словарь (латиница) > приятно

  • 16 agreeably

    hos bir biçimde

    English to Turkish dictionary > agreeably

  • 17 pretty

    hos, güzel, çekici, tatli, sevimli; iyi; bir hayli, oldukça, epey

    English to Turkish dictionary > pretty

  • 18 pleasantly

    hoş bir şekilde

    English-Turkish new dictionary > pleasantly

  • 19 zevk

    1. أشر [أَشَر]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    2. إعجاب [إِعْجاب]
    Anlamı: güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni
    3. اغتباط [اِغْتِباط]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    4. انبساط [اِنْبِسَاط]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    5. بهجة [بَهْجَة]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    6. تهلل [تَهَلُّل]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    7. حبر [حَبَر]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    8. حبور [حُبُور]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    9. سرور [سُرُور]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    10. سعادة [سَعَادَة]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    11. فرح [فَرَح]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    12. مسرة [مَسَرَّة]
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu

    Türkçe-Arapça Sözlük > zevk

  • 20 lâtif

    1. رضي [رَضِيّ]
    Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan
    2. زين [زَيْن]
    Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan
    3. سائغ [سائِغ]
    Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan
    4. لطيف [لَطِيف]
    Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan

    Türkçe-Arapça Sözlük > lâtif

См. также в других словарях:

  • bir hoş — sf. Tuhaf bir biçimde, garip Sen çoktan beri bana karşı bir hoştun. Y. K. Karaosmanoğlu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir hoş olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir hoş olmak — 1) şaşırmak 2) hüzünlenmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir hoş eylemek — hüzünlendirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hoş — sf., Far. ḫoş 1) Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren Hoş bir ses. 2) zf. Bununla birlikte Hoş, benim de evlenmeye pek niyetim yok ya. H. E. Adıvar 3) zf. Beğenilen, duyguları okşayan bir biçimde Birleşik Sözler hoşbeş hoşgörü hoş koku …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hoş görmek (veya karşılamak) — gücenilecek veya karşılık gelinecek bir davranışı hoşgörü ile karşılamak, anlayışla karşılamak, kusur saymamak Arkadaşlarının birçok yolsuzluklarını, uygunsuzluklarını hoş görmeye mecburdur. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hoş — təql. Eşşəyi hərəkətə gətirmək, yerişini sürətləndirmək və ya dayandırmaq üçün çıxarılan səs. Hətta küçədə də bir tərəkəmə eşşəyinə hoş deyəndə mən dayanıb dururam, . . elə bilirəm ki, mənə deyir. E. Sultanov …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • başı hoş olmamak — (bir şeyle) bir şeyden hoşlanmamak Benim içki ile başım hoş olmadı, şampanyadan sonra habire yedim durdum. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iyi hoş (ama) — bir görüşe karşıt bir düşünceyi söylerken kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • arası hoş (veya iyi) olmamak — (bir şeyle) o şeyden hoşlanmamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hava hoş — (birine göre) bir şeyin olmasıyla olmaması arasında fark yok anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»